30 Mart 2013 Cumartesi

FELÇ OLMAMAK İÇİN ÖNLEMLER

BUNU OKUMANIZ SADECE BİR DAKİKANIZI ALIR !
Paylaşmaksa nice hayatlar kurtarır..

Barbekü esnasında JANE tökezledi ve düştü,onu temizlediler. Biraz sarsılmış görünse de Jane akşamın geri kalanını eğlenerek geçirdi.
Jane'in kocası daha sonra telefonla arayarak eşinin hastaneye kaldırıldığını söyledi (akşam 06:00'da Jane öldü.) Barbekü'de felç geçirmişti. Eğer felç'in işaretlerini tanımlayabilselerdi, belki de Jane şu anda aramızda olacaktı; bazıları ölmüyor, ama çaresiz ve ümitsiz bir durumda kalıyorlar!

Bir nörolog felç vakalarını inmenin geldiği zamandan üç saat içinde müdahale edebilse felcin etkilerini tamamen geri çevirebileceğini söylüyor.
PÜF NOKTASININ felcin tanımlanması, teşhis edilmesi ve üç saat içinde hastanın medikal bakımının başlaması olduğunu söylüyor.

• FELCİN tanımlanmasında ÜÇ TEST: "S.T.R."

Bazen felcin semptomlarının tespit edilmesi zordur. Bilinçsiz olmak malesef felakettir. Felç hastası, eğer yakınındaki kişiler tarafından felcin semptomları teşhis edilemezse, ciddi beyin hasarına maruz kalır.

Doktorlar yakında bulunan herhangi birinin ÜÇ BASİT SORU sorarak felci teşhis edebileceğini söylüyor:

S *Gülümsemesini söyleyin (Smile)
T *Basit bir cümle kurmasını söyleyin (Talk)
(örn. Bu gün dışarısı güneşli.)
R *Her iki kolunu kaldırmasını söyleyin. (Raise)

Hasta bu görevlerin herhangi birini yapmakta zorlanıyorsa, derhal acil servis numarasını arayın ve semptomları almaya gelenlere söyleyin.

•Felcin yeni işareti: Dilinizi çıkarın!

DİKKAT: Felcin birbaşka işareti şudur: Hastaya dilini çıkarmasını söyleyin. Eğer dil kıvrılmışsa veya bir tarafa doğru yatmışsa bu da felç işaretlerindendir.

Bir kardiyolog bu mektubu her alanın 10 kişiye iletmesi halinde iletenin en azından bir hayat kurtaracağını söylüyor.

Enterasan Bilgiler olarak kendime düşeni yaptım,
Siz de yapar mısınız ???
OKUDUYSAN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !!!

29 Mart 2013 Cuma

GÜL BAHÇESİNDEN GÜL SEÇERKEN DİKKAT EDİN



Delikanli yillar sonra dogdugu kasabaya döner.
Sabah uyandiginda aklina yillar önce evlenmek istedigi,kasabanin güzel kizi
gelir.Kizin güzelligi cevre kasaba... ve sehirlerde bile dillerdedir ve kimler
istediyse kiz bir türlü olumlu yanit vermemistir.
Otelden cikar ve gördügü yasli adama kizi sorar.
Yasli adam az ilerde güzel bahce icinde bir ev gösterir,
kizin orada oturdugunu söyler.
Delikanli merak eder,kizin nasil biriyle evlendigini.
Bir kösede beklemeye baslar,bir müddet sonra yaslica kel pek te hos
görünmeyen bir adami yolcu eder kiz kapidan...
Üstelik zengin bir adam da degildir....

Adam gittikten sonra delikanli calar kapiyi,kendini tanitir.
Sorar niye bu adamla evlendigini kiza...

Kiz söylerim der ama bir kosulla....

Evin arkasinda büyük bir gül bahcesine götürür delikanliyi ve der ki:

Bu bahcenin en güzel gülünü bana getirirsen söyleyecegim sana niye bu
adamla evlendigimi...
Ama asla geri yürümek yok bahcede,arkana bakmak yok en güzel gülü
istiyorum sadece...

Memnuniyetle der delikanli ve girer bahceye....

Cok güzel sari bir gül durmaktadir karsisinda tam elini güle uzatmisken pembe
bir gonca görür az ötede,ilerler...

Ona uzanirken kadife kirmizi bir gül ilisir gözüne ilerde...

Derken.....Birde bakar bahcenin sonuna gelmis...

Kiza verdigi söz gelir aklina..Geri dönmek yok...

Ne yapsin..Mecburen buldugu alelade,hatta solmaya yüz tutmus bir gülü
mahcup bir sekilde götürür kiza....

Kiz gülümser gülü görünce..

''Bilmem aldin mi cevabini''der delikanliya.....

Hayat bu bahcede yürümeye benzer....

HALİL İBRAHİM BEREKETİ



Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış
Büyüğü Halil....
Küçüğü ise İbrahim...
Halil, evli çocuklu.
İbrahim ise bekarmış...
Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin...
Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş..
Bununla geçinip giderlermiş...
Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı.
İkiye ayırmışlar....
İş kalmış taşımaya....
Halil, bir teklif yapmış :
İbrahim kardeşim ; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı
bekle.
Peki abi demiş İbrahim...
Ve Halil gitmiş çuval getirmeye....
O gidince, düşünmüş İbrahim:
Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine
Böyle demis ve,
Kendi payından bir miktar atmış onunkine...
Az sonra Halil çıka gelmiş.
Haydi İbrahim...! Demiş, önce sen doldur da taşı ambara.
Peki abi...!
İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola..

O gidince, Halil'i düşünür bu defa:
Der ki:
Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var.
Ama kardeşim bekâr.
O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek.
Böyle düşünerek,
Kendi payından atar onunkine birkaç kürek.....
Velhasıl, biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine.
Bu, böyle sürüp gider.....
Ama birbirlerinden habersizdirler.
Nihayet akşam olur.
Karanlık basar.
Görürler ki, bitmiyor buğdaylar.
Hatta azalmıyor bile....

Hak teala bu hali çok beğenir.
Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki ...
Günlerce taşır iki kardeş, bitiremezler.
Şaşarlar bu işe...
Aksine çoğalır buğdayları.
Dolar tasar ambarları.
Bugün "Bereket" denilince, bu kardeşler akla gelir.
Bu bereketin adi :

Halil İbrahim bereketidir...

2 Mart 2013 Cumartesi

HAYATINIZIN KIYMETİNİ BİLİN

"Hayatımı yeniden yaşayabilseydim eğer;
Hastayken yatağa girer dinlenirdim.
Ben olmadığım zaman her şey
kötüye gidecek diye düşünmezdim..

Gül şeklindeki pembe mumu saklamaz yakardım..
... Daha az konuşur, ama daha çok dinlerdim..
Yerler kirlense, masa örtüm lekelense bile daha çok arkadaşımı akşam yemeğine davet ederdim..

Oturma odasında TV seyrederken, patlamış mısır yer. Yerler leke olacak diye korkmazdım.. Bana gençliğini anlatmaya çalışan dedeme daha çok vakit ayırırdım.. Kocamın sorumluluklarını daha çok paylaşırdım..

Saçım bozulmasın diye, arabanın camının açılmasını önlemezdim..

Eteğimin lekelenmesine aldırmadan çimlere otururdum..
TV seyrederken daha az, hayata bakarken daha çok ağlar ve gülerdim.. Ömür boyu garantilidir denilen hiçbir şeyi satın almazdım..

Hamileliğimin bir an önce sona erip, doğum yapmayı dilemek yerine, hamile olduğum her anın tadını çıkarır ve içimde bir canlı yaratmanın ne kadar harika olduğunu fark ederdim.. Bu o kadar nadir bir olay ki.. Mucize gibi bir şey..

Çocuklarım beni öpmek istediklerinde, asla "Önce git ellerini yüzünü yıka" demezdim.. Onlara daha çok "seni seviyorum", ondan da daha çok "özür dilerim" derdim..

Ama başka bir hayat verilseydi en çok yapacağım şey; her dakikasını değerlendirmek olurdu..

Dikkatle bak.. Gerçekten gör.. Yaşa.. Vazgeçme..
Küçük şeyler için şikayet etmekten vazgeç..
Bana benzemeyenler, benden daha çok şeye sahip olanlar ve kimin ne yaptığı beni ilgilendirmezdi..

Bunun yerine, ilişkilerimi güçlendirmeye çalışırdım..
Sahip olduğunuz ruhsal, fiziksel ve duygusal her şey için
şükredin..

Tek bir hayatınız var ve bir gün sona eriyor..
Umarım her gününüzü değerlendirirsiniz.."